Dünya’nın tarihi boyunca toplam 5 buzul çağı yaşandığı biliniyor. Bilim insanları bu buzul çağlarının neden olduğunu araştırmaya başladıklarında, tekrarlanan bir döngü halinde gerçekleşen ve neredeyse tüm yaşamı yok eden bu olgunun sebebini keşfetmeye çalıştılar. Yapılan araştırmalar ve bulgular, Dünya’nın farklı dönemlerinde buzullarla kaplanmasına dair bazı teoriler ortaya koydu. Bu teoriler arasında en yaygın olanı, Sırp fizikçi Milutin Milankoviç’in “Milankoviç Döngüsü” olarak adlandırdığı teoriydi. Bu teoriye göre, Güneş’in ve Ay’ın yerçekimsel etkisi, Dünya’nın hareketini etkileyerek zaman zaman onun güneşe doğru hafifçe eğilmesine neden oluyordu. Bu da Dünya’nın her iki yarıküresinde sıcaklıkların normalden daha yüksek veya daha düşük olmasına yol açıyordu.
Başlangıçta bu durumun Dünya’da buzul çağlarının oluşmasına yol açacak kadar sıcaklıkları düşürebileceği ve yüzeyin buzullarla kaplanmasına neden olabileceği düşünülüyordu. Ancak daha sonra yapılan çalışmalar, bu düşüncenin tam olarak doğru olmadığını gösterdi. Gerçekten de Dünya’nın güneşe doğru hafifçe eğilmesi sıcaklıkları düşürüyordu, ancak buzul çağının asıl nedeni sert geçen kışlar değil, asıl nedeni, Wladimir Köppen tarafından sonradan keşfedileceği gibi “hafif serin” geçen yaz mevsimleriydi.
Normalden daha soğuk geçen bir kış mevsiminden sonra, biriken karlar yazın erimiyor ve bir sonraki kışa kadar yerde kalıyordu. Bir sonraki kış geldiğinde, yazın erimemiş olan karların üzerine yeni karlar ekleniyor, bu karlar güneş ışınlarını yansıtarak bir sonraki yaz mevsiminin daha serin geçmesine neden oluyordu. Bu döngü sürekli olarak devam ederken erimeyen ve biriken kar kütleleri, güneş ışınlarını daha fazla yansıtarak buzul çağlarının ortaya çıkmasına sebep oluyordu.
İşte bu bileşik büyümenin gücüdür. Karlar erimez ve zaman ilerledikçe yeniden yağan karlar “serin geçen yaz aylarının” eritmekte zorlandığı kar tabakalarını oluşturur. Kar tabakası kalınlaştıkça, beyaz zemin güneş ışınlarını daha fazla yansıtır ve her geçen yaz mevsimi bir öncekine göre daha serin olur. Bu birikim sürekli olarak devam eder ve buzul çağını oluşturur…
Basit tabiriyle zenginliğe ulaşmanın kolay ancak çoğu zaman göz ardı edilen kuralı olarak anlatılan “bileşik büyüme” aslında Buzul Çağı’nın meydana gelmesinde de zenginliğin elde edilmesinde de benzer rolü oynuyor. Geçmişte elde ettiğiniz küçük kazançlar birikerek büyüyor ve bu büyüyen kazançlar, bir dağın tepesinden aşağıya doğru bırakılan küçük bir kar topu gibi büyüyerek bir çığa dönüşüyor.
Bir örnek ile durumu açıklamak gerekirse:
Borsa İstanbul’da işlem gören Ereğli Demir Çelik hissesine iki farklı kişi aynı zamanda, örneğin 26 Şubat 2010 tarihinde 1000 TL ile yatırım yapmış olsun. O günün hisse senedi fiyatı olan 2,47 TL’den kişi başı toplamda 389 adet hisse senedi satın alırlardı. Günümüzde ortalama olarak bir adet Ereğli hisse senedi fiyatı 34 TL. Bu da yaklaşık olarak yüzde 1.225’lik büyüme anlamına gelir. Yani Ereğli’ye 13 yıl önce 1.000 TL yatırım yapan birisi, yatırımına el sürmediği takdirde yaklaşık olarak 12 bin TL para kazanabilirdi.
Ereğli’ye yatırım yapan iki kişiden birisi elindeki hisse senetlerini 2023 yılına kadar elinde tutuyor olsun. Yani bu kişi aslında az önce bahsettiğimiz 12 bin TL’yi kazanacak olan kişidir.
İkinci kişi ise elindeki hisseleri 2020 yılında ihtiyaç duyduğu nakit sebebiyle satmış olsun. Bu iki kişinin hisse senetlerini elden çıkarmak için işlem gerçekleştirdiği iki farklı tarih, 2023 yılında satanın lehine tamı tamına 6 bin TL’lik bir getiri farkı yaratırdı. Yani durum bir bakıma şöyle gerçekleşirdi. İki kişi de 2020 yılına kadar 1000 TL tutarındaki yatırımlarını Ereğli Demir Çelik hissesinde tutarak 6 bin 300 TL seviyesine çıkarmış olurlardı. Bu 10 yıllık bir yatırım süresince yüzde 530’luk bir getiriyi temsil ederdi.
2020 yılında hisse senedini satıp karını cebine koyan kişi yüzde 530’luk bu getiriyi cebine koyarken, 3 yıl daha bekleyen diğer yatırımcımız ise bileşik getirinin şaşırtıcı gücünün de yardımla 2010’dan 2020’ye kadar elde ettiği karın toplamı kadarını, 2020’den 2023’e kadar geçen 3 yıllık sürede tekrar kazanıyor olurdu. Yani 2020’de satan kişinin neredeyse 2 katı bir kar, hem de 3 yıllık bir süre içerisinde, bileşik getirinin “birikimli” gücüyle…
Ünlü fizikçi Albert Einstein’ın “Bileşik büyüme, dünyanın 8. harikasıdır” dediği rivayet edilir. Görünüşe göre o, zenginliği elde etmeye çalışan çoğu insanın anlamakta güçlük çektiği şeyi apaçık bir şekilde görebiliyordu. Bileşik büyümenin amansız gücünü…
Ne kadar Einstein bunu fark edebiliyor olsa da dünyanın geri kalanı ve Türkiye’de bu durumun açık bir şekilde göz ardı edildiği görülüyor. Özellikle hisse senetlerini elde tutma süresinin yıldan yıla azalması ve “trade” etme mantığının Türk yatırımcılar için uzun vadeli yatırım stratejisinin yerini alıyor olması, bileşik büyümenin gücüyle zengin olmayı engelliyor.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de 2020 yıl sonu itibariyle bir hisse senedinin ortalama olarak elde tutulma süresi 18 gün. Yani ortalama olarak yatırımcılar, ellerindeki hisse senetlerini 18 günde bir satıyor ve yerine yenisini ekliyorlar. 2012 yılında ise bu 40 gündü…
Borsa İstanbul’da işlem gören Şişecam üzerinden şöyle bir zihin pratiği yapalım. Türkiye’de ortalama olarak bir hisse senedini bir yatırımcının elde tutma süresi 18 gün olduğunu söylemiştik. Bu yatırım anlayışına sahip olan yani satın aldığı bir hisse senedini elinde 18 gün tutan “Ahmet” adını verdiğimiz kişi bizim ilk hayali yatırımcımız olsun.
Bir diğer hayali yatırımcımıza ise “Mehmet” diyelim. Mehmet’i, Ahmet’in aksine yatırımlarını ortalama olarak 13 sene elinde tutan uzun vadeli bir yatırımcı olarak tanımlayalım. Bu iki hayali karakterimiz aynı tarihte aynı hisse senedine yani Şişecam’a aynı fiyattan yatırım yapmış olduğunu varsayalım. Ahmet her 18 günde bir elindeki hisse senetlerini satıp, 18 gün sonra tekrar satın alıyor olsun. Mehmet ise yatırımlarına 13 yıl boyunca dokunmasın. Bu ikilinin kazanacağı para arasında nasıl bir fark olurdu dersiniz?
Öncelikle 18 günde bir trade eden yani hisse senedini alıp satan Ahmet, 2010 yılından 2023 Mayıs ayında kadar bu işlemi toplam 99 defa gerçekleştirirdi. Gerçekleştirdiği işlemlerin ise yalnızca yüzde 57,58’i başarıyla sonuçlanırdı. Yani başka bir ifadeyle yaptığı her 10 işlemin yaklaşık 4’ünü zarar ile kapatırdı.
Bu yöntemle hayali yatırımcımız Ahmet 100 TL ile başladığı 13 yıllık Şişecam yatırım serüvenini 2023’ün Mayıs ayında 419 TL ile sonlandırırdı. Yani parası yaklaşık yüzde 300 değer kazanmış olurdu. Buna karşılık aynı süre zarfında bileşik getiririn gücünden faydalanan ve elinde hisselere dokunmayan Mehmet ne kadar kazanırdı dersiniz?
Tamı tamına 5 bin 445 TL. Yani Ahmet’in kazandığı paranın yaklaşık olarak 13 katını… Daha az çabayla ve daha az stresle. Üstelik yalnızca bileşik getirinin zamana yayılmış gücünden faydalanarak. Ahmet her 10 işleminin yaklaşık 4’ünden zarar ederek stresli günler yaşarken, Mehmet sahip olduğu hissenin günden güne değer kazanışını büyük bir zevkle izlerdi. Aylık olarak ortalama yüzde 33’lük bir büyüme… 13 yılda ise toplam yüzde 5 bin 345’lik bir getir. Trade etmek risklidir, çünkü kısa bir vadede sürekli olarak kar edeceğinizi düşünerek işlem yapmak, bir labirentin içinde sürekli olarak başka yollara sapıp, çıkışa ulaşmaya çalışmak gibidir. Ayrıca başka bir yola her saptığınızda, aracı kurumunuza tekrar ve tekrar komisyon ödemek veya kazandığınız küçük kazançların vergisini ödemek zorunda kalırsınız. Yapılan araştırmalar, hisse senetleri üzerinde günlük veya kısa vadeli olarak sürekli alım-satım işlemi gerçekleştiren kişilerin yüzde 70 ila yüzde 80’inin günün sonunda zararla karşılaştıklarını göstermiştir. Bu çoğu yatırımcının varlıklarını riske atması için kabul etmeyeceği çekicilikte bir getiri ihtimalidir.
Dünya üzerinde yatırım yaparak zengin olmuş olan çoğu kişinin çok iyi birer yatırımcı oldukları ve kazançlarının gerçek sebebinin ortalamanın üstünde elde ettikleri karlardan kaynaklandığı düşünülür. Oysa hemen hemen hepsi ortalama üzerinde elde ettikleri karlardan değil, uzun süredir kazanmalarından dolayı zengin olmuştur.
Warren Buffet’ın servetinin büyük sırrı
Warren Buffet’ın servetinin büyük sırrı, ortalama olarak elde ettiği aşırı yüksek kazançlardan gelmez. Onun servetinin gerçek sırrı kazançlarının birikimli olarak büyümesinden, yani bileşik getiririn gücünden ve uzun süredir yatırım yapıyor olmasından gelir. O ilk düzenli yatırım yapmaya başladığında henüz 10 yaşındaydı ve şu an 92 yaşında. Bu 82 yıllık bir yatırım hayatı anlamına gelir. Ayrıca Buff et düzenli olarak S&P 500 endeksinden daha fazla kazanan bir yatırımcı da değildi. Sahibi olduğu Berkshire Hathaway’in elinde tuttuğu hisse senedi portföyü 1965’ten 2022 yılına kadar geçen 59 yıl boyunca 20’den fazla kez S&P 500’ün altında bir getiri elde etmişti.
Buna rağmen geçen 59 yıl boyunca S&P 500’ün yıllık getirisi ortalama olarak yüzde 9,9 seviyesindeyken, Buff et’ın portföyünün ortalama bileşik getirisi yüzde 19,8’di. Bu aradaki pek de büyük gözükmeyen fark sayesinde Warren Buff et’ın portföyü 1965’ten 2022’ye kadar yüzde 3 milyon 787 bin 464 gibi hem okunması, hem yazılması hem de anlaşılması zor bir oranda değer kazanırken, S&P’nin ise bu 59 yılda elde ettiği toplam kümülatif getiri yüzde 24 bin 708 seviyesindeydi.