Çin’in kararı buğday piyasasını altüst etti: Küresel ticaret sert darbe alıyor

Çin'in buğday ithalatını azaltması, küresel ticaret dengelerinde büyük kaymalara yol açıyor. ABD, Avustralya ve Avrupa ihracatları düşerken, Türkiye bile sürece etki ediyor.

Yayınlanma Tarihi:

Küresel buğday ticareti 2024-2025 sezonunda önemli bir dönüşümden geçiyor. Çin, artan yerli üretimi ve ABD ile süregelen ticaret savaşları nedeniyle buğday ithalatını son derece sert şekilde azaltarak, dünya genelinde buğday arz talep dengesini etkileyen başlıca faktör haline geldi. ABD Tarım Bakanlığı’nın (USDA) verilerine göre, Çin’in ithalat azalmasının domino etkisiyle dünya buğday ticaretinde yıllık %9’luk bir daralma yaşanabilir. Bu oran, son on yılın en büyük düşüşü olarak kayıtlara geçebilir.

Çin’in buğday üretimi zirvede, ithalat taban yaptı

2024 yılında Çin’in buğday üretiminin 140,1 milyon tonla rekor kırması, ithalat ihtiyacını dramatik ölçüde düşürdü. USDA, 2024/25 sezonunda Çin’in buğday ithalatının 13,6 milyon tondan 3,5 milyon tona gerileyeceğini öngörüyor. Bu, %73’lük bir azalmaya işaret ediyor. Çin’in bu stratejisi, iç talebin istikrarlı şekilde sürmesine rağmen, dış kaynaklara bağımlılığı azaltmaya yönelik uzun vadeli politikalarının bir sonucu olarak değerlendiriliyor.

Ülkede buğday tüketimi 2025 yılında 119,39 milyon ton olarak öngörülüyor. Bu rakam, 2024’e göre %1,4’lük bir artış anlamına geliyor. 2028’e kadar ise tüketimin yılda ortalama %1,6 oranında büyüyerek 124,34 milyon tona ulaşması bekleniyor. Bu büyümenin, nüfus artışının yanı sıra kentleşme ve gıda sanayisindeki gelişmelerden kaynaklandığı belirtiliyor.

ABD ve Avustralya zorlanıyor, Rusya fırsat kolluyor

Çin’in ithalat azalımı, özellikle Avustralya ve ABD’yi olumsuz etkiliyor. Çin, geçtiğimiz yıl ABD’den 482 milyon dolar değerinde buğday alarak, bu ülkeden en çok ithalat yapan dördüncü pazar olmuştu. Ancak Washington ile Pekin arasındaki ticari gerilimler nedeniyle Amerikan buğdayına yönelik tarifeler Çin’in politikalarını şekillendiriyor.

Bu süreçte Pekin yönetimi, Rusya ile tarımsal işbirliğini artırma yoluna gitti. Rus buğdayının Çin pazarında daha fazla yer bulması bekleniyor. Bu da Çin’in, ABD ve Kanada gibi Batılı ülkelerin yerine alternatif tedarikçilere yönelme eğilimini yansıtıyor.

Türkiye’nin hamlesi de etkili oldu

Sadece Çin değil; Türkiye de buğday ticaretinde belirleyici aktörlerden biri haline geldi. Türkiye, yüksek yerel stoklara sahip olması nedeniyle 2024-2025 sezonunda buğday ithalatına kısıtlamalar getirdi. Bu durum, zaten düşüş gösteren küresel ticareti daha da zorluyor. Aynı dönemde Rusya, Avrupa Birliği ve Ukrayna gibi büyük ihracatçılar da verim düşüklüğü yaşadığı için küresel arz daralıyor.

Dünya genelinde buğday ihracatında keskin gerileme

■ Rusya ve Ukrayna: Karadeniz bölgesinin iki önemli buğday ihracatçısı olan Rusya ve Ukrayna, düşük üretim nedeniyle arz sıkıntısıyla karşı karşıya. Ukrayna’nın 2025-26 sezonunda son 13 yılın en düşük hasadını yapması beklenirken, yıllık ihracatın 18,6 milyon tondan 16 milyon tona düşeceği öngörülüyor. Rusya’nın ihracat rakamı da 55 milyon tondan 44 milyon tona gerileyecek. Nisan ayında Rusya’dan yapılan ihracatın sadece 2 milyon ton olması bekleniyor. Bu iki ülke, dünya buğday ihracatının %30’unu karşılıyordu.

■ ABD: ABD’nin 2024/25 dönemi tahmini ihracatı 820 milyon kile (yaklaşık 22,3 milyon ton) ile geçen yıla göre %16 artış gösterse de, küresel taleplerin düşüşü nedeniyle ihracat artışı sınırlı kalıyor. Çin pazarındaki kayıp, ABD için ciddi bir gelir kaybı anlamına geliyor.

■ Avrupa Birliği: AB’nin buğday ihracatı 2024/25 döneminde 26,5 milyon tona düşerek, 2018/19 sezonundan bu yana en düşük seviyeye geriledi. Sadece Fransa’da buğday ihracatı, modern dönemin en düşük seviyesine indi. Almanya’da da üretimde keskin bir azalma yaşandı.

■ Asya: Endonezya ve Mısır gibi ülkelerde ise artan yerli üretim ve ekonomik daralma, ithalat ihtiyacını azaltıyor. Bu da dünya genelinde buğday ticaretinin daralmasına ek bir neden oluşturuyor.

Küresel buğday ticaretinde yeni dönem

Dünyanın en büyük ikinci buğday ithalatçısı Çin’in tüketimini artırıp ithalatını kısmaya başlaması, küresel tedarik zincirini baştan aşağı değiştiriyor. ABD, Avustralya, Avrupa Birliği gibi büyük ihracatçılar daralan pazarda yeni alanlara yönelmek zorunda kalırken, Türkiye ve Rusya gibi ülkelerin politikaları da fiyatlar ve erişim üzerinde belirleyici olacak gibi görünüyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İLGİLİ İÇERİKLER

Eskişehir sanayisinde alarm zilleri: Firmalar yatırımlarda frene bastı

ABDULLAH SÖNMEZ / ESKİŞEHİRW

Eskişehir Sanayi Odası tarafından 2025 yılında yaşanan ekonomik gelişmelerin sanayi üzerindeki etkisini ölçmek ve işletmelerin önümüzdeki dönem beklentilerini ortaya koymak amacıyla hazırlanan “Ekonomik Durum ve Beklenti Anketi” sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. Eskişehir sanayisinin ekonomik kırılganlıklarının derinleştiğini ve firmaların çok katmanlı risklerle karşı karşıya olduğunu gösteren anket verilerine göre mevcut tablo, finansman erişiminden arz-talep dengesine, insan kaynağından yapısal altyapıya kadar pek çok alanda bütünleşik politikalar geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Anket sonuçlarına ilişkin değerlendirmede bulunan ESO Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş, “İş dünyamızın yaşadığı sıkışıklık ciddi boyutlara ulaşmış durumda. İç talepteki yetersizlik, dış pazarlarda daralma ve enflasyonist baskılar firmalarımızı üretim, yatırım ve ihracat kararlarında çok daha temkinli davranmaya yöneltti. Bu durum, büyüme potansiyelimizi sınırlayan önemli bir risk faktörü haline gelmiştir” ifadelerini kullandı. 

Finansmana erişim ve nakit akışı en büyük sorun

Ankete katılan firmaların yüzde 96’sında finansmana erişimde ciddi sıkıntı yaşadığının tespit edildiğini belirterek artan kredi faiz oranları ile teminat koşullarının, özellikle KOBİ ölçekli firmaların yatırım iştahını azalttığını aktaran Kesikbaş, “Bugün firmalarımız hem yatırım finansmanı hem de günlük nakit akışını yönetme konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya. Kısa vadeli kredilerin faiz oranlarındaki artış, şirketlerimizin finansal sürdürülebilirliğini tehdit eder hale geldi. Ayrıca, tahsilat süreçlerindeki uzamalar likidite kırılganlığını artırıyor” dedi. İhracat yapan sanayi işletmelerinin de düşük kur ve destek yetersizliklerinden olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Kesikbaş, sözlerine şöyle devam etti:  “Katılımcıların yüzde 81’i Eximbank kredilerine erişimde problem yaşıyor. Dış ticaret politikalarındaki öngörülemezlik, firmaların risk yönetimini güçleştiriyor. Kur politikalarının ihracat gelirlerimizi enflasyon karşısında erittiğini net şekilde görüyoruz. İhracatçı firmalarımız hem rekabet gücü kaybı hem de kârlılıkta ciddi düşüş riski ile karşı karşıya. İhracatın sürdürülebilir olması için destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

Yapısal sorunlar Eskişehir sanayisini zorluyor

Eskişehir’de arsa ve inşaat maliyetlerinin yüksekliği, sanayi bölgelerine ulaşım sorunları ve konut fiyatlarındaki artışın da üretim ve istihdamı zorlaştıran başlıca yapısal sorunlar olarak öne çıktığına dikkat çeken Celalettin Kesikbaş, “Sanayi bölgelerimize ulaşımda yaşanan trafik sıkıntıları, fabrika arsa fiyatlarının aşırı yükselmesi ve konut kiralarındaki artış, hem firmaların hem de çalışanların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Bu sorunların çözümü, üretim kabiliyetimizi ve Eskişehir’in sanayi çekim gücünü artırmak açısından büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

“İşgücü sıkıntısı firmaların rekabet gücünü tehdit ediyor”

Anket verilerinin firmaların yeşil ve dijital dönüşüm süreçleriyle finansman ve nitelikli işgücü temininde ciddi güçlük yaşadığını da gösterdiğini açıklayan Celalettin Kesikbaş, katılımcıların yüzde 95’inin nitelikli işgücüne erişimde problem yaşadığını belirterek, “Yeşil mutabakat ve dijital dönüşüm hedefleri kapsamında ilerlemek isteyen firmalarımız, gerekli altyapı ve personel eksikliği nedeniyle ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Kamu desteklerinin hedefli hale getirilmesi, erişilebilir sanayi alanlarının planlanması, ulaşım altyapısının güçlendirilmesi ve dijital/yeşil dönüşüm için uygun beşeri ve mali koşulların sağlanması bölgesel sanayi rekabetçiliğini artıracaktır” ifadelerini kullandı.

TÜİK açıkladı: İşsizlik martta geriledi, işsiz kişi sayısı 65 bin azaldı

Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 65 bin kişi azalarak 2 milyon 807 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,3 puan azalarak yüzde 7,9 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 6,5 iken kadınlarda yüzde 10,6 olarak tahmin edildi.

İstihdam edilenlerin sayısı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 391 bin kişi artarak 32 milyon 597 bin kişi, istihdam oranı ise 0,6 puan artarak yüzde 49,2 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 66,9 iken kadınlarda yüzde 31,9 olarak gerçekleşti.

İşgücüne katılma oranı yüzde 53,4 olarak gerçekleşti

İşgücü 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 325 bin kişi artarak 35 milyon 404 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,4 puan artarak yüzde 53,4 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71,6 iken kadınlarda yüzde 35,7 oldu.

Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 15,1 oldu

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,1 puan artarak yüzde 15,1 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 11,0, kadınlarda ise yüzde 22,6 olarak tahmin edildi.

Arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 43,7 saat oldu

İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 0,3 saat artarak 43,7 saat olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı yüzde 28,8 oldu

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2025 yılı mart ayında bir önceki aya göre 0,3 puan artarak yüzde 28,8 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 17,9 iken işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 20,1 olarak tahmin edildi.

Nisan ayında ekonomik güven sarsıldı: Endeks yüzde 4,2 düştü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), nisan ayına ilişkin ekonomik güven endeksi verilerini açıkladı.

Buna göre, endeks martta 100,8 iken, nisanda yüzde 4,2 azalarak 96,6 oldu. Tüketici güven endeksi, nisanda aylık bazda yüzde 2,3 azalışla 83,9'a geriledi.

Aynı dönemde reel kesim güven endeksi, yüzde 2,3 azalarak 100,8 olarak kayıtlara geçti.

Hizmet sektörü güven endeksi ise yüzde 4,3 düşüşle 109,5 oldu.

Perakende ticaret sektörü güven endeksi, yüzde 2,5 azalarak 110,6, inşaat sektörü güven endeksi ise yüzde 4,2 düşüşle 85,1 değerini aldı.

İşsizlik martta gerilediİşsizlik martta gerilediEkonomik Veriler

 

İstanbul için felaket uyarısı: Büyük depremden sonra yangınlar şehri sarabilir

BESTİ KARALAR
Ankara Günlüğü

Geçtiğimiz haftalarda komisyona sunum yapan akademisyenler, Türkiye’de dünya standartlarına uygun, “ulusal yangın veri sisteminin’ kurulmasını önerirken, İstanbul’ a dikkat çektiler. Uzmanlar yangın konusunda ise İstanbul’un büyük risk taşıdığını örnekler vererek anlattılar: “Olası 7 ve üssü bir depremde İstanbul’u depremden sonra yangın vuracak.”

Geçtiğimiz günlerde Kartalkaya Komisyonu’na sunum yapan uzmanlar, Türkiye’de dünya standartlarına yönelik bir yangın veri sistemi olmadığını aktararak şu önerileri getirdi:

■ Ulusal yangın veri sistemi kurulmalı.

■ Yangından korunma yönetmeliği geliştirilmeli.

■ İş yeri ve konutların birbirinden ayrılması sağlanmalı.

■ Yangın güvenlik sorumlusunun görevleri açık net şekilde yazılmalı.

■ Yangın laboratuvarı kurulmalı.

Akademisyenler komisyonda İstanbul’da bazı kurum ve kuruluşlarda yaptıkları incelemelerle ilgili bilgileri de paylaştılar. İnceleme yaptıkları yerlerde, «İtfaiye binaya yaklaşabiliyor mu? İtfaiye binanın çevresinde kamyonlarını kurup hortumlarını hazırlayabiliyor mu, binaya girebiliyor mu? Yangın mahalline güvenli bir şekilde ulaşabiliyor mu? Kurtarma operasyonu yürütebiliyor mu? Binadan güvenli bir şekilde çıkabilecek mi?» şeklinde sorulara cevap aradıklarını belirttiler.

“İstanbul risk altında”

Sunumlarda İstanbul’un büyük deprem riski altında olduğunu hatırlatılarak, olası 7 ve üstündeki depremde 500 doğal gaz servis kutusunun aynı anda yangın çıkarma olasılığına dikkat çekildi.

Dr. Ali Serdar Gültek’ İstanbul’da iş merkezlerinin yoğun olduğu bölgelerdeki binaların yöneticileriyle yaptıkları görüşmeleri paylaştı. Yapılarda yangın risk sistemlerinin bulunduğunu ancak idari müdür, teknik müdür ve güvenlik müdürü düzeyindeki pek çok kişinin bu sistemlerin varlığından haberdar bile olmadığını gördüklerini aktardı. Gültek, 2016’da Çalışma Bakanlığı için İstanbul Sanayi Odası 500 listesinde yer alan 60 fabrikayı incelediklerini aktararak, inceledikleri yapıların yüzde 60’ında üretimin ve depolamanın aynı çatı altında gerçekleştirildiğini böyle bir durumda yangının hızlıca diğer kısımlara yayılmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Uzmanlar, sadece konutlar, oteller, tarihi binalar değil, fabrikalar, endüstriyel yangınlar da ülke ekonomisine ciddi zarar verildiğine işaret edildi.

Çin, dünya buğday pazarını sarsıyorÇin, dünya buğday pazarını sarsıyorEmtia Haberleri

 

İhracatçının kârsızlıkla imtihanı ağırlaşıyorİhracatçının kârsızlıkla imtihanı ağırlaşıyorEkonomi